"2004 sevgililer günü hakkında akla gelen fikirler... Bugün posta kartı şirketleri tarafından insanlar kendilerini kötü hissetsinler diye bulunmuş bir gündür. Bugün işi astım. Trene atlayıp Montauk'a gittim. Neden bilmiyorum. Aklına eseni yapan biri değilim aslında. Bu sabah kötü kalktığım için herhalde. Arabamı tamir ettirmeliyim... Kumsalda hava çok soğuk. Şubatın ortasındayız. Unuttun mu Joe? Bazı sayfalar yırtılmış. Bunu yaptığımı hatırlamıyorum. 2 yıldır ilk kez birşeyler yazıyorum... Kum abartılıyor, altı üstü küçük taşlar işte..."
30 Mart 2008 Pazar
Ortaya Karışık Chapter 2
25 Mart 2008 Salı
Persepolis
(otobüsü kaçıran ve arkasından koşturan Marjane arabalı polisler tarafından durdurulur.)
- Baş örtülü bayan koşmayın, durun, uyarıyoruz bayan koşmayın durun!
-( Marjane durur polislere bakar.) Buyrun memur bey?
- Bayan neden koştuğunuzu söyler misiniz acaba?
-Otobüsü yakalamaya çalışıyorum, çok önemli bir sınavı kaçırmak üzereyim. Ne oldu acaba?
- Koşarken kalçanız sallanıyor bayan, uygunsuz bir görüntü ortaya çıkıyor. Lütfen koşmayınız.
-Siz de bir zahmet kalçalarıma bakmayın!
Evet böyle repliklerle çok sık karşılaşabiliyorsunuz filmde. Marjane'ın okulda verilen bir konferans sırasında kız öğrencileri daha bol ve daha kapalı kıyafetler giymek konusunda uyaran konuşmacıya erkeklerin kızlardan dolayı tahrik olabileceği gibi, kızların da erkeklerden tahrik olmasının çok normal birşey olduğunu, durum böyleyse erkeklerin de kapanması gerektiğini anlatma çabaları da ayrı güldürmüştür beni. Herneyse fazla anlatmaya gerek yok. Elinize geçirin ve izleyin derim ben. Zira olur da sansürlenir film, yasaklanır vs. elinizde bulunsun, yoksun kalmayın bundan. İyi seyirler efenm...
24 Mart 2008 Pazartesi
Screaming Mimi
Die Unterrichtsfächer und Die Schulsachen
Sonra bir de kıyafet dikmek istiyorum. Yazın çok yaptım, güzel de oldular. İdolüm Eddie Sedgwick efenm. Birçok yönüyle sevdim o kadını, kıyafetlerine ayrı aşığımdır. Dikmek dedim ama benimki kes-biç-doğra usulü, yanlış anlaşılmasın ortaya ciddi ciddi kıyafet çıkardığımı falan düşünmenizi istemem ehuheuhe xD Gerçi ben o kıyafet benzeri şeyleri giymeyi seviyorum ama olsun, kıyafet demeyelim onlara, sonra başka bir isim buluruz...
Şu masalın birinci bölümünü bitirmek istiyorum en çok. 5 kere en baştan başlamışımdır sanırsam. Esinlenmeler fazla oluyor be kuzum. Ben onlara kendi içimde araklamaca diyorum da millete ayıp olmasın, "esinlenmeler çok fazla" şeklinde kakalıyorum.
İşin komik tarafı bu fikirler, eyleme geçme istekleri, şevkler hep ders çalışırken aklıma geliyor. Bak mesela yarın almanca yazılım olmasa ben buraya oturup yazmaya başlamayacaktım ki! Tamam "ders çalışmak" fazlaca komik bir öbek oldu, kabul ediyorum ama anlamışsındır sen işte. Birtek annem anlamaz xD
-Yine oturdun o bilgisayarın başınaaaa !!!
- 2 hafta sonra coğrafyadan dönem ödevi teslim edicem, ona bakıyorum izin verirsen!!!!
Evet virgüllü kısma kadar doğru ama şöyle güzide grup The Long Blondes ardından biraz da Screaming Mimi dinleyip, myspace karıştırmak dururken Die unterrichtsfächer und die schulsachen bilmem neleri ezberlemeye ne gerenk var ki ? Almanca sevmediğimden değil efenm yanlış anlaşılmasın, yabancı dillerin hepisine birden büyük bir ilgim vardır, ama konu ders olunca sıkıyor biyerde cağnım! Bir hoca da "hadi çocuklar bugün rammstein- mann gegen mann çeviricez" diye gelmiyor ki be kuzum. Adam bir konuşmaya başlıyor, cümleyi bitirdiği zaman karşısında "meeee meeee" diye koyun kuzu pozisyonunu alıyorsun.
Az önce annemin sandığını açtım, içindekileri uzun yıllar karıştırdığım için artık orası benim mekan. Nerde ne var ne yok biliyorum. Koklamak için açtım zaten! O naftalin kokusu ve annemin incik boncuk kolyeleri arasında geçmedi mi çocukluğum? Bakma öyle! 1 haftadır babamın beyaz yünlü kazağıyla dolaşıyorum ben. Havalar sıcak, millet tişört modunda, bendeniz o pamuk gibi şeyin içine girip bir yumak halini alıyorum. Anneannem babişkoya örmüş çok çok eskiden. Babamda hatırası büyük yani. Dolabımda giyecek birşey olmadığını farkedip annemlerin dolabı karıştırdığım sırada buldum. Zaten Turşu'nun kendisine ait doğru dürüst hiçbir şeyi olmamıştır ki! Nerde görülmüş? Anne- baba- abi üçlüsünün yanı sıra arkadaşların pantolonlarını alıp terziye götürüp kapri yaptırma çabaları, ordan burdan araklamaca polarlar vs. gül gibi geçinip gidiyorum. Ailedeki insanların kıyafetleri ayrı güzeldir ama benim için. Abimin polarları, kazakları, tişörtleri bir garip kokar mesela. Massive Attack- Nico- Nick Cave karışımı birşey bu. Birkaç kokuyu ayırt etsem de hala karışımın tamamının formülünü çıkaramadım ehuhehe ( çok Baptiste gördüm kendimi). Babamınkiler 60lar 70ler kokar. Nasıl kokar bu 60lar 70ler diye sormayınız anlatamam. Açın bir Natalie Carbone- Hasta Siempre ne demek istediğimi anlayacak, aynı kokuyu siz de algılayacaksınız. Anneminkilerse azcık Nina Simone azcık Patti Smith azcık da Nancy Sinatra kokuyor, dün farkettim. Bana 25 yıl öncesinde aldığı ama giymediği bir tuniği hediye etti. Koklaya koklaya bir hal oldum ama evet evet China Bird my heart, is yearning for youu diyesiniz geliyor giyince. Hala üstümde babamın kazağı var tüylü tüylü ooh. Annem "omuzların yetmemiş kazağa ahahaha" diye güldü. Babam "boşver kızım ne anlar senin annen maneviyattan, çok güzel olmuş" diye gaz verdi. Etkiye tepki ben de " Evet evet süper oldu bence de, babaa sizin dolapta daha birsürü şey gördüm ki ben, hırkalar, v yaka sweat ler, bol bol kazak oooh kullanırık ortaklaşa kapiş?" "hı hı evet ne güzel olur" diye bir cevap, söylediğine pişman olmuş babişko xD Yaşasın beleş yaşam yaşasın paspallık diyor ve geçiyorum efenm...
17 Mart 2008 Pazartesi
Zeka Küpü Senii !
- 2 senedir bütünleştin bu aletle bakalım lisenin kalan iki senesini nasıl geçireceksin? Çook merak ediyorum! Hıh!
Ahahaha komik bu kadın. O keskin, sinirli bakışların altında çok farklı bir anne yatıyor hissedebiliyorum bunu.
Herneyse, hani bir yabancıya dertlerini açmak bazen en iyi rahatlama yöntemidir teorisi varya, cık cık bugün test ettim onaylanmadı tarafımdan. Gıygıdı gıygıdı kursundan çıkmış sokakta öylesine sürterken üşüdüğümü farkedip kafeye girdim. Bir çay isteyip şöyle kafamı dinleyip, susup düşünmekti tüm isteğim. Kafede çalışan ve çalışmaya başladığı günden beri kafenin müzik kültürünü 360 derece değiştirip, Bob Dylan'ın yerini garip tekno müzikler çalan güzide garsonumuz hemen yanımda bitti.
- Sen hani mp4ünün usb kablosunu getircektin de buraya müzik atıcaktık?
- Unutmuşum getiririm bir ara
- Sende bugün birşey var!
- (Allah allah ne acaba !) Yok canım nerden çıkardın?
- Bir üzgünlük, bir durgunluk seziyorum.
- (Hadi ya) Hayır sadece sakinim o kadar.
- Yok yok var sende birşeyler anlarım ben.
- Ya sadece düşünüyorum öylesine, kafamı dinliyorum vs.
- Evet seni anlıyorum o son günlerde bende de var, sadece düşünüyorum içimden hiçbirşey yapmak gelmiyor =/
- Hımmm ama bende gerçekten birşey yok yani sadece çay içiyorum
- Bana anlatabilirsin ya cidden
- (Kendin kaşındın adamım) Benim içimden birsürü şey yapmak geliyor aksine. Ama yapmıyorum. Onun yerien şuan çay içiyorum.
- Hadi anlat neyin var?
He illa biyerlerimden bir problem çıkarmalıyım yoksa rahat bırakmayacaksın dimi beni? Neyse anlatıyorum birkaç şey. Beyefendinin verdiği cevaplar sorunlarımdan da komik:
- Bence sen birinden hoşlanıyorsun ve ona açılmaya çalışıyorsun.
- Ne açılması halooooo biliyor zaten hani o da benden... hanii?
- Bence konuşmalısınız, yani tanımıyor diyorsun anlatmalısın o zaman
- (Beyninle evlenmek isterim genç adam, 10 dakikalık beyin fırtınasından bunu çıkardın ha?) ...
- Heee aydınlandım sağol
- Bence senin birlikte olduğun biri yok. Birinden hoşlanıyorsun ama açılamıyorsun bildim dimi bildim?
- (Hı hı evet seni zeka küpü seni çözdün olayı) Hayır efenim anlatamıyorum ben sana. Bir sorunum yok benim kıçımdan uyduruyorum bunları, konuşmak için konuşuyorum yani?
- Valla ben de kötüyüm bea. Bak benim de sevgilim yok =/
Sevgili garsoncuğumun derdi başkaymış beah. Fazla uzatmadan onu dımçık dımçık ritimleriyle başbaşa bırakarak kendimi karanlık sokağa atıyorum dırı dı dınnnnn. Gitmeden de "kimseye söyleme lan" diye uyarıyorum kendisini kehkehkeh. Azcık daha geziniyorum, son otobüsü de kaçırdın ara babayı gelsin alsın, işi ne!
Yabancı birine derdinizi yada biyerlerinizden uydurduğunuz ve millete dert diye kakaladığınız şeyleri anlatırken yabancının nasıl bir yabancı olduğuna dikkat ediniz efenim. Bu akşamdan sonra artık bir yabancı değil o dımtıs dımtıs garson. Geliş geçiş selam verecek, yanımda ne zaman bir erkek görse kaş göz işareti yapıp kenarda köşede "bu mu, bu mu" diye sorguya çekecek. Aman garip insan aman dikkat!
15 Mart 2008 Cumartesi
I'd Rather Dance With You
9 Mart 2008 Pazar
Sevgi KeBelekleri
5 Mart 2008 Çarşamba
4 Mart 2008 Salı
Arkanya Domuz Yavrusu
3 Mart 2008 Pazartesi
Yağlı Saçlara Kesin Çözüm
"... Beni alkışlıyorsunuz, dostlarım! Ah, bakınız benimle aynı düşüncede olmamak için, hepinizin haddinden fazla deli yani haddinden fazla bilge olduğunu biliyorum..."
1 Mart 2008 Cumartesi
Kuaför Safsatası
-Sizin saçlarınıza bir el atalım bence.
-Aslında ben sadece düz fön çektirmeyi düşünüyordum.
-Hımmmm yok yok hayır biraz kat atmalıyız, çok güzel olacak evet evet!
-Yok aslında iyi böyle ben belime kadar uzatmayı düşünüyorum, kestirmek gibi bir düşüncem yok.
-Aa hayır kesmicem, şekil vericem. Düz fön öyle daha güzel olur.
Ne yapıyor ne ediyor, saçımı yıkatıp beni o koltuğa oturtuyor. Başlıyor kat atma bahanesiyle saçlarımı kırt kırt kesmeye. Önlerimdeki perçemlerin uzaması için eşek gibi aylarca bekleyen ben, bir bakıyorum önler kısacık kalmış. Kızmaya başlıyorum.
- Yahu ben kısaltma dedikçe makasla daha çok dalıyorsun! Nasıl iş bu?
- Kısaltmıyorum yahuuu! (diye kükrüyor) Şekil veriyorum. Hem sen söyle bakayım. En son ne zaman kestirdin ve nerde kestirdin bu saçları?
- Iııı şey (mırın kırın ediyorum.) Baya uzun bi zaman önce halk eğitimde kestirdim galiba. Baya ucuz oluyor.
- Ahaaa (büyük bir şok geçirmiş olan kuaför suratıma dövecek gibi bakıyor). Hem de halk eğitim haaa! Baksana şu saçlara baksana (biri kısa biri uzun kalmış iki tutamı gösteriyor gözüme gözüme sokarak)! Nasıl bir kesimdir bu yarebbim! Ben burda senin halk eğitim kadınları tarafından mahvedilmiş saçlarını düzeltmeye çalışıyorum, sense beni suçluyorsun!
- Höh!
Ne olduğunu anlayamadım. Bön bön adamın suratına bakıyorum. Ne olduğunu ne bittiğini anlayamadan kesimi bitirmiş, onun düz fön dediği garip şeyi saçıma yapıp "kalkabilirsin" diyor alçak herif!
- Kasaya doğru gidiyoruz. Aynı adam bekliyor. "Borcum ne kadar?" diye soruyorum sıkıntılı bir şekilde.
- 15 ytl.
- Hıı?
-Düz fön (!) 5 ytl, kesim 10 ytl.
Biran önce ordan çıkmak için parayı önüne atıp kendimi dışarı atıyorum. Kendimi annemin yazın bir gün yaşadığı olaydaki hissetiği enayiliğini hissediyorum. Kapıya gelen deterjan satıcılarının laf kalabalığına inanıp, 30 ytl yi basıp yanında verdikleri dandirik saati alıp kapıyı kapattığında yüzünde beliren şeklin aynısı bende de oluşuyor. Hayatı boyunca böyle safsatalara inanmayan valide sultan o an nasıl kanmışsa kendine şaşıyor. Ben de o 15 ytl yi nasıl verdiğimi çözmeye çalışıyorum. Gidip dağıtmak istiyorum o salonu ama kuzenimin "hadi kıkırdağımı deldircez daaaa" diye seslenmesi üzerine yumruğumu dişime dayayıp yoluma devam ediyorum. Ama bu iş burada bitmez efem. Gecenin 3ünde gidip kezzap fırlatacağım dükkana. Babam da dalga geçip durdu zaten hıh!... Kuaförlere güven olmaz, yamuk da olsa evde kendim kesmeye ya da anneme kestirmeye devam edeceğim. Gebersin pis faşizm!!! ( hı?)
Regen MacNeil Yüzünden Küçücük Yaşta Bozulmuş Ruh Sağlığım
Bir Delinin Hatıra Defteri
İyi iyi tamam sustum...