Pages

12 Haziran 2008 Perşembe

Aynı Malı Deme Corç


Sabah dizimdeki böcek kaşıntısıyla uyandım.
İyice kaşıyıp kanattım.
Sonra tatlı bir kızdan gelen telefonla yataktan kalktım.
Bir yandan konuşup bir yandan yüzümü yıkadım.
Telefondakiler canımı çektirmiş olacak ki gittim kahvaltı için patates kızarttım.
Sünger Bob'lu boxerım üzerimde buzdolabını karıştırırken yan komşunun küçük kızı el sallayıp gülümsedi. Ben de ona el sallayacaktım ama ablasının "sidikliiii sidikliii, şişko şişkooo" bağırışlarına dayanamayıp pataklamaya gitti. Ben de buzdolabının kapağındaki bira açıcağında suratıma sırıtan aslana gülümsedim.
Okul sonu için düzenlenen partiye davet mesajları geldi. Param yok dedim geri çevirdim. Çöpçatan arkadaşımın "ya gelmiyomusun partiye? cevap yaz Tirik de var :pispissırıtansmiley:" mesajıyla daha çok güldüm.
Deri ceketli çocuğun telefonuyla irkildim.

-Nerdesin?

-Ehehehe buraya gelmişsiiiiin seeeen!

-Ehehehe evet, çarşıda mısın?

- I ıh evdeyim.

-Yarım saate ordayım.

Anneme söylemedim. Süpürüz olsun. Fikrim değişti pis pis sırıtan arkadaşa mesaj attım. "Abim geldi onu da getiriyorum."
Mimi ve Smoky Bonnie'ye güzel haberi verdim. Selam söylediler. Üşendim iletmedim. Akşama artık...
Abi geldi, sarıldık kucaklaştık, şakalaştık.
Derslerini vermiş. Anneme söyledi. Hatun sevinçten çocuğun üstüne atladı ehehehe. Kolundan tuttum.
-Seni partizaneye götürüyorum çocuk 789!
-Yorgunum ki ben .

-Nevermind.

Partiye gittik. Arkadaş gördük, selamlaştık, müzüğü iğrenç bulduk. (hatta iğrençliğini daha iyi tanımlamak için "böğrenç" kelime karışımını kullanmak istiyorum.).
Tam kalkalım cümlesini kuracakken Nazım Hikmet'i anma töreninde yanımda bulunan, çakmak isteyen ve teşekkür ederken gülümsemesiyle beni yerle bir eden o sürmeli, heartagram kolyeli çıtırı gördük. Abiye söyledik de "ıykkk" yaptı. Hıh...
Biraz daha keselim dedik ama müzük o kadar dandirikti ki daha fazla dayanamayıp, pis pis sırıtan arkadaşın sevgilisine (partiyi organize eden şahsiyet) teşekkür edip, işimiz var bahanesiyle oradan çıktık. Birkaç arkadaşa baş baş deyip kendimizi sokağa attık.
2 haftadır beklediğim Osho kitabına bakmak için kitapçıya girdik. I ıh hala gelmemiş. Neyse birkaç kitap bakındık, sorduk çıktık.
Kafenin birinde abimin eski bir arkadaşın rastladık. Sevgilisi benim okuldan tanıdıkmış. Selamlaşıldı, konuşuldu, ayrıldık.
Cd'cinin birine girdik. Şehrin Azizleri'ni sorduk. Adam "Çok eski o bulunmaz burda" dedi. "Bak laa kıçına mı yapışır" ifadesiyle "bir bakın bakalım eskidir ama ünlüdür bulursunuz" dedim. Buldu da! Üzerinde toz üç dört tabaka halinde yayılmış cağnım kapağı temizleyip, için de cd varmı yok mu diye baktı. Varmış.
Yarım saat müzik markette abinin arkadaşlarıyla oyalandık. Cd'yi alıp bir de eski plakları sormak için antikacıya gittik. Sessiz sakin antikacı beyle güzel bir muhabbet edip eve geldik.
Yolu Iggy Pop klasiği i wanna be your dog un Emilie Simon cover ını dinleye dinleye bitirdim.
Turşu'nun yaptığı zehirli, bol amilaz enzimli peynirli börekler abinin midesinden geçerken karşısına geçip keh keh güldüm.
Eski sevgili ne yapıyor ne ediyor diye msnden engelini kaldırıp azcık konuştum. Sıkıldım tekrar engelledim.
Abi zıbarmaya gitmişken de Şehrin Azizleri için kahve yapmaya gittim şöyle 2-3 yemek kaşığı kahve kataraktan...

3 baloncuk:

mimi wonka dedi ki...

orijinal ise satın al filmi Turşucuğum, ben istiyorum bulamıyorum

filtre kahveye mi geçsen azizim olmuyo böyle gitcek mide, zen manyağı malum kişi gibi olcak sonun...

Canselmo dedi ki...

Şehrin Azizleri süperdir. Daha önce gene bi' blog'da yorum olarak yazmıştım hatta sanki o filmle ilgili bir şeyler ama.. Hatırlayamadım şimdi.
Velhasıl, iyi film seçmişsiniz, +rep!

Canselmo dedi ki...

Edit: Gene bu blog'a yazmışım! LöL! :D