Pages

20 Haziran 2008 Cuma

Güzel Gün Yazısı

Bu blogu sırf eğlenmek için açtığımı söylememe gerek var mı bilmiyorum (ki gerek olmasa da söylemiş bulundum). Eğlenmek için yazmasam niye bu güneşli havada dışarı çıkıp, sokaklarda fingirdeşmek, güzel günü kuşlarla, böceklerle vs vs lerle kutlamak dururken bilgisayar başında Beirut dinleyip blogtur,imeemdir,ekşidir,msnde Mimiye zeitgeist tavsiye etmecedir...uğraşayım? Bilgisayar başında da güzel bir gün kutlanabilir. Şeftali tüylerine alerjim olmasına rağmen burda oturmuş mutlu mesut şeftali kabuğu ayıklıyor olmam bunun en güzel örneği. Dışarısı öyle göründüğü gibi "coşuyoruz, kopuyoruz aman allahım ne kadar eğleniyoruz"luk bir ortam hiç değil.

Görüldüğü gibi gayet sessiz sakin, börtü, böcek, ağaç vs vs bir ortam. Böyle bir manzara karşısında Amelie ost dinleyip bloga yazı karalamak ne kadar güzel bir duygudur tahmin edin.

-Yazın ortasında bot mu giyilir???

Diye soran ve her seferinde " Bu şehirde bana göre ayakkabı yok hatun!" cevabını alan annem daha fazla dayanamamış olsa gerek botlarımı bodruma atmış. Botlarını bulamayan bendeniz eline fotoğraf makinesini alıp bu utancı belgelemek üzere bodruma doğru inmeye başladı.


Küçüklüğümden beri şu evde en çok korktuğum ama yıllar geçtikçe evdeki favori mekanım olan bodrumumuzun kirli merdivenlerinden aşağı inerken o "havasız havayı" da bir güzel astımlı ciğerlerime çektim. Esrarengiz pencereler, gıcırdayan kapılar, isli duvarlar... Gel burda The Exorcist serisi yap. Merdivenden yuvarlanan Garez hatunları, pencereden sarkan sümüğümsü yaratıklar, dolaptan fırlayan sarı saçlı kız çocukları...


Botlarımı beyaz kağıtlarla kaplı, saman yapraklı kitapların bulunduğu dolaptan çıkarıyorum ve ayakkabılığa tekrar götürüyorum. Biryanda yırtık pırtık duran siyah converselerime bakıyorum, sonra "bi ayakkabı bulunsun bari lan" diye aldığım o renkli çizgileri olan, beyaz bağcıklı papuçlara bakıyorum. Zaten orjinal ayakkabılara karşı hissizliği olan bir insan olaraktan, aldığım ayakkabıyı giymemek o kadar da içimi acıtmıyor. Eğer 150-200 milyon saysaydım mağazadan çıkınca o basamaklara çömelir ağlardım. Üzerinde etiket olsa da olmasa da ayakkabı yırtılır, kirlenir. Eğer mağazalarda etiketine ayılıp bayılıp aldığımız ayakkabıların kendi kendini onarma ya da orasından burasından sabunlu bez çıkartıp kendini temizleme gibi işlevleri varsa gidip alıcam bak söz! Markaya karşı mıyım? Tabiki de hayır. Markalı kıyafetlere bir sözüm yok, arada gider alırım (baba parası olunca kolay tabii) ama ayağa giyilen o şeylerin o kadar tuzlu olması -baba parası da olsa- dokunuyor. Ve tabi işin bir de zevk meselesi var ki o daha fena. Siyah converse dışında hiçbir ayakkabının insanın ilgisini çekmemesi çok kötü bişey. Ya da bu şehirdeki çeşit azlığı, bilemicem. Converse in suyu çıksa da zararı yok, iyidir. Ama bot takıntısı çok farklı birşey azizim. Tavsiye etsem mi etmesem mi bilmiyorum... Kaç yıllıklar tam olarak bir bilgim yok. İlk defa bodrumda görmüştüm. Kimse giymemiş atmışlar bir kenera. O zamanlar da çizme sıkıntısına girmiştim. Kış ayı olmasına rağmen dapdar olması insanı bunaltıyordu. Bu kahverengi şeyleri ayağıma giydiğimde öyle garip bir rahatlık hissettim ki... İçi sıcacık, sıkıcı bir darlığı yok. Kış ayı gayet rahat geçti yani. Ama bugün şunu farkettim ki yazın bot gerçekten sıkar. Bir rahatsızlık var, böyle bunaltıcı, sıkıcı... Sanki antalya sıcağında pencereleri olmayan bir arabaya 3-5 kişi binmiş gibi. Botları bodruma geri mi götürsem yahu?

*Bizim komşu kızları harbi keş. 5 yaşındaki çocuk kapıyı çalıp "annemin antibiyotiği bitmiiiiş, Ummahan teyze antibiyotik vericekmiiişşş." diye kafamı skince annemi çağırıyorum. Hatunun tepki => "Bak geçen gün de böyle dedin, sordum annene öyle birşey istememiş. Eczane miyim ben?" Küçük çocuğun tepki => "bak bu sefer yalan söylemiyom ben antibiyotik bitmiiişş" O antibiyotikleri alıp napıyo lan bu kız?

* Bitter çikolatayla antep fıstığını birleştiren insan üstü varlığı kutluyorum hatta kutsuyorum! Hayallerimin icadı. Teşekkürler ETİ teşekkürler! :p

*Monarch'ın bitmesine sadece 4-5 fincanlık kaldı. Sonra classic almaya başlıcam...

*Zeitgeist izleyin blog ahalisi. Önce hristiyanlığı kanıtlarla çökertip sonra 11 eylül saldırılarının iç yüzünü açığa çıkartıyorlar son olarak da merkez bankasından çıkıp gelecekte insanları bekleyen ilginç teoriler öne sürüyorlar. Güzel bir belgesel. Amerika'da yasaklanmış ama offical siteden ücretsiz indirilir...

0 baloncuk: