Pages

5 Temmuz 2009 Pazar

Hiçbir insan, yoldan çıkma pahasına aklına tabi olmadı. Sonuç, beki fiziksel bir rahatsızlık olabilir, ama daha yüksek prensiplere uyan bir yaşamdan kimse pişmanlık duyduğunu söyleyemez. Eğer gündüzü ve geceyi neşeyle selamlıyorsan, hayat çiçekler ve hoş kokulu bitkiler gibi güzel kokular saçıyorsa, daha esnek, yıldızlı ve ölümsüzse - işte o zaman başardın demektir. Doğa, bütünüyle sana yapılmış kutlamadır, anbean kendini kutsamış olursun. En büyük kazançlar ve değerler en az takdir edilenlerdir. Varlıklarından kolaylıkla şüphe edebiliriz. Çabucak unutulurlar. En yüksek gerçek onlardır. Belki de en şaşırtıcı ve gerçek şeyler bir insandan diğerine aktarılmaz. Günlük yaşantımın gerçek ürünü, gündüzün ve akşamın çizgileri gibi tarif edilemez ve elle tutulup gözle görülemezdir. Yıldızlardan yakalanan toz zerreleri, gökkuşağının sıkıca kavradığım bir parçasıdır. (WALDEN)

*

Burada tabiat yabani, ürkütücü fakat aynı zamanda da çok güzeldi. Doğaüstü güçlerin neler yaptığını görmek, ellerinden çıkan yapıtın biçimini, üslubunu ve de malzemesini müşahede etmek maksadıyla, üzerinde yürüdüğüm topraklara saygıyla karışık korku içinde bakıyordum. Bu topraklar, Kaos ve Kadim Gece' den mürekkep olduğunu öğrendiğimiz yeryüzünün ta kendisiydi. Ayaklarımın altındaki hiçkimseye ait olmayan topraklardı, sahipsiz yerküre. Ne çayır, ne çimen, ne mera, ne otlak, ne orman, ne tarla, ne de çorak araziydi burası. Bu topraklar, Dünya gezegeninin taptaze, doğal yüzeyiydi; bizim deyişimizle, ezelden beri ve ebediyete dek insan oğlunun meskeniydi. Tabiatın elinden çıkmıştı ve eğer becerebiliyorsa insanoğlu onu değerlendirebilirdi. Gene de insanın onunla ilişkilendirilmemesi gerekiyordu. Madde'ydi o; göz alabildiğine uzanan ve olağanüstü; ayaklarımızla çiğneyebileceğimiz ya da içine gömülebileceğimiz, duyduğumuz, bildiğimiz Toprak Ana değildi; hayır, kemiklerinin orada yatması için bile çok tanıdıktı; Zaruret ve Kader 'in eviydi. Açık bir şekilde, insanoğluna karşı nazik olmak gibi yükümlülüğü olmayan bir gücün varlığı hissediliyordu. Dinsizliğin, putperestliğin, batıl inançların topraklarıydı; kayalara ve vahşi hayvanlara bizim olduğumuzdan çok daha yakın olan türden insanlar tarafından mesken edilecekti... Bir yıldızın yüzeyini, katı bir cismi kendi evinde göstermekle kıyaslandığında, bir müzeye kabul edilmenin, belli şeylerden çokça görmenin anlamı nedir! Kendi vücudumda huşu içinde dikilmiş, mecbur olduğum bu şeyin bana nasıl da yabancılaştığını hissediyorum. Ruhlardan ya da hayaletlerden korkum yok, ben de onlardan biriyim (vücudum bir gün onlara dönüşecek); fakat bedenlerden, onlarla temasa geçmekten ürperti duyuyorum. Benim üzerimde nüfus sahibi olan bu Titan da neyin nesi? Gizemlerden konuşalım! Hayatlarımızı tabiat içinde düşünelim; maddeyle gündelik temas içinde; kayalarla, ağaçlarla, yanaklarımıza vuran rüzgarla! Katı Dünya! Gerçek Dünya! Sağduyu! Temas! Temas! Kimiz biz? Neredeyiz biz? (KTAADN)

Henry David THOREAU

0 baloncuk: