Pages

23 Mart 2009 Pazartesi

People like you are the reason people like me need medication.*


Dışardan geçen saadet parti arabasının çıkardığı gürültüyü duymaksızın oturup Clara Engel dinleyebiliyorsak biraz daha sıkıp birer "Alexander Supertramp" olmamamız için hiçbir sebep yok aslında. "Birer" olmayız da, "bir" oluruz. Topu topu bir adam ederiz zaten. Ben "tramp" olurum, sen "super" kısmını tamamlarsın, ya da tam tersi. Alexander bulunur, çok vardır sokakta, elini atsan bulursun bir Alex. Anlaştık mı? Güzell... Clara Engel 'in albümleri yok bende, netten dinliyorum. Yola gitmez zaten o bayan. Başka birşey düşünürüz, hallederiz. Hiç olmadı Clara Engel dinleriz ama tramp falan olmayız. Evde oturur, Nick Zedd filmleri izleriz. İnsan dışkılarını (bok işte lan) gördükten sonra üstüme kusma da.. Boynumu ovduracak insan ararım bu saatte, yok illa kusacaksan, dışarıdaki saadet arabasına kus. Arada bir fark olsun... Ulan Bob Dylan 'ı ben de canlandırmak isterim. Cate Blanchett kadar iyi iş çıkaramam belki ama Ben Whishaw 'ın yanına koyabilirdin, sayardım hayatta kalmak için gereken 7 maddeyi.. Meyve salatasının içine rakı koyup bulamaç halinde mideye götürme fikrimle Rodin 'den daha yaratıcı olduğumu kanıtlamak isterim. Mimi Wonka tasdikli. Ama o şarap koydu, olmaz tabi, kusarsın, bizim tarifleri uygulama. Kusabilme ihtimalini göz önüne alıp kendimi Zedd amcayla aynı kefeye koymak gibi ahlaksız, utanmaz bir fikir öne sürebilirim. Hatta sana Sam Rockwell sırıtışı çekip, iyice çirkinleşip, Thrust in Me bile çeker, koyarım önüne. Ama jilet korkum var, daha doğrusu keskin alet edevat korkum. Kağıttan da korkarım ama çaktırmam. The Wall izlediysen bilirsin, başroldeki Pink 'in kaşları dahil tüm vücut kıllarını (nedense saçları hariç, onları gayet sulu bir biçimde arkaya arkaya güzelce taramıştı) jiletle alması gibi. İğrenç böyle parmakların falan kanıyor. Bu arada "*" i şimdiden açıklayalım, yazının sonunda unutabilme potansiyelim yüksek. Charlie Bartlett izle. O tişörtlerden bir tane de ben bastıracağımdır. Akşam akşam "ordan burdan atıştırma" eylemimi gerçekleştirdiğime göre gidip biraz neolojist bünyeyi çalıştırayım, sonra gürültülü birşeyler dinleyeyim, sonra da Salinger okuyayım, Wonka hanımı ararım belki "bu adam niye böyle sonlar yapıyor hikayeye ulan?" diyerekten. Bak bak nerden esti bilmiyorum da ahaha Lord Chesterfield diye bir adam var, nerden gördüm, biliyorum vs hatırlamıyorum. Bağlantıya gir, 4. maddeyi oku ha haaa..

1 baloncuk:

La Santa Roja dedi ki...

tshirt hakketten harikaymış.