Mimi Wonka'nın postaladığı mim'i artık yanıtlayabilirim. Tesadüf dediğin nedir? "Birşeyi yapmak ile yapmamak arasında yaptığımız seçimde karşımıza çıkan, birbaşka seçimden meydana gelmiş olaylardır." gibisinden birşeyler zırvalamıştı biri birara ama ben o zamanlar "Olasılıksız" adlı kitabı "Bu çok ticari işi olum! Baksana herkesin elinde var okumam ben bunu. Entel takılıyorum zaten, bak 'Boşlukta Sallanan Adam' al bunu oku muntazam" derdinden elime alıp incelememiştim bile. Bu yüzden karşımda duran şahısa cevabım kısa ve net olmuştu.
-Hiç mi I Heart Huckabees izlemedin hacı??
Hee geçen hafta okudum bitirdim kitabı da ne oldu? Aslında pek de değişen birşey yok. Evet imkansız diye birşey olmadığını ben de biliyorum ve buna can-ı gönülden katılıyorum. Her an herşey olabilir tamam. Ama tüm hayatımı, ilkokulda okul çıkışı saç baş kavga ettiğim kızın hangi sokaktan saparsam karşıma çıkacağı ihtimalini yüzdelere göre hesaplayıp da yürüyerek geçiremem ki ben. Hayır hepsini geç, bende o kadar sayısal zeka olsa yabancı dil bölümünde işim ne? Rakamları da sevmem zaten.
Neyse konumuza dönelim. Ama hayatta (özellikle bu ülkede) herşeyin olabileceğini unutup da, düşük ihtimalli her olayda I Heart Huckabees demek ne derece doğrudur? Aslında gelişen olayların ne kadar düşük ihtimalli olduklarını da bilemeyiz. Ama olasılık muhabbetine dalmaya başlarsam bilgisayarın fişini çekerim ona göre! (Bir insan evladının kendi kendini tehdit etmesi de böyle birşey olsa gerek).
Hiç beklemediğim biranda, beklemediğim bir olay olduğunda sadece şaşırdım galiba ben. Yani ne "tesadüfün böylesi" havalarına girdim, ne de "herşey olabilir hocam, bak mesela havadaki şu kuşun an itibariyle senin kafaya sıçma ihtimali yüzdee...." diye kafa şişirdim. Sadece şaşırdım, ardından da ya sevindim ya üzüldüm. Ama illa "yok Turşu tesadüf de tesadüf istiyoruz biz" diyorsanız hatırlayabildiğim en son tesadüf niteliğindeki olay; geçen yaz sık sık takıldığım gümüşçüdeki merdivenlerde oturmuş arkadaşın tekine Child In Mould dinletirken telefonumun çalması ve arayanın abim olması.
Ya da daha korkunç bir tesadüf; kuzenle oturmuş Exorcism Of Emily Rose izleyip bitirdiğimizde saatin gece 3'ü göstermesi! Uhuuuuuuuwww...
Yine kuzenimle gecenin bir yarısı odamın balkonunda oturmuş gökyüzünü seyredip muhabbet ederken binalardaki ışıklardan şikayetçi olduğumuz andan 5 dakika sonra elektriklerin kesilmesi.
Akşam yolculuklarını sevdiğim halde "gündüz gözüyle gitsin, akşam akşam bir iş olursa" düşüncesiyle biletleri sabah saatinde ayarlamak isteyen babama, otobüs şirketinin akşam 8 haricindeki tüm seferlerin dolu olduğunu söylemesi.
Ve bunun gibi küçük rastlantılar. Şöyle bir durup düşünürsek o durumdayken hiçbir olaya tesadüf gözüyle bakmam. Hayır yani, ben; elektrikler gitmiş, ohh berrak gökyüzü, hiçbiryerden ses gelmiyor diye huzur içinde ayaklarımı uzatırken bunun ne kadarının tesadüf ne kadarının olasılık olduğunu mu düşüneceğim? Yok artık!
Her ne kadar bu yazıyı okuyup, bu sıcakta tesadüf yazısı yazacaklarını sanmasam da birkaç kişiyi mim'leyip öyle bitireyim bu yazıyı. Pandora, Nikki On Extasy, The Little World olaraktan üstünüze yapışmış bir çamur lekesi gibi kalacak sanırsam bu mim'ler. İyi geceler blog ahalisi...
24 Temmuz 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 baloncuk:
Yorum Gönder