Şu sınav temposu denilen şeyi özleyeceğimi hiç düşünmezdim. 2 sene boyunca yan gelip yattıktan sonra soğuk duş etkisi yaratan dershaneye alıştım sayılır. Oturup saatlerce ingilizce metinler çevirmek baya baya eğlenceli oluyor. Tenefüslerde dışarı çıkıp sayısal sınıflarına bir göz gezdirince yabancı dil seçmekle en doğru şeyi yapmışım diyorum kendime. Şu nasıl birşey olduğunu bir türlü anlayamadığım öss, yds bilmem nelerine hergün yaptığım şeylerin dozunu biraz artırıp hazırlanmak cidden çok zevkli. Bir insanın hayatta birşey yaparken bundan gerçekten emin olması, seçimini pişmanlık ve kuşku duymadan yapması çok güzel birşeymiş.
Postsecret 'ta görmüştüm bu resmi, yoksa Mimi Wonka mı yollamıştı? Hatırlamıyorum pek. Önemli de değil. 2 dakika önce ne yaptığımı da hatırlamadığım düşünülürse kaybedecek pek birşeyimiz de yok.
Gözlerinizi kapattıp göz kapaklarınıza yoğunlaştığınızda havai fişek misali patlayan ışıklar görürsünüz ya. Birkaç saniye o şekilde kalınca beyniniz karıncalanır. Çok güzel bir histir o. Hemen arkasından garip bir baş ağrısı gelir saniyelik. Aldırmadan havai fişekleri izlemeye devam ederseniz bir süre sonra ağrı kesilir, işte o andan itibaren birkaç saniyeliğine zihniniz susar, genellikle meditasyon yaparken kullanılır bu yöntem. O birkaç saniye boyunca gözünüzün önünden geçen görüntüleri hiç unutmayın olur mu? Bence ölürken de onları göreceğiz. Ama ben ölmem gibi geliyor.
-Ne kadar yaşayacaksın Phaedrus?
-Sonsuzluk ve bir gün.
Kendinize böyle bir ev bulsanıza? Kapısının yanında böyle posta kutusu olsun. Ama ev terkedilmiş olsun. Her ay bir mektup yazın. Farklı adreslerler, farklı isimler, farklı hayatlar kullanın. Birden fazla kişinin yerine konuşun azcık. Kafayı yer misiniz bilmiyorum. Ben buldum kendime bir tane. Gelecek hafta yazmayı düşünüyorum. Siyah mürekkepli kalemle sararmış bir sayfaya. Üzerine de yanlışlıkla sıçratılmış kahve ve çikolata izleri bırakayım diyorum. Bir de evinde 20-25 kedisiyle yaşayan bitli teyzenin kapısını çalmak istiyorum. Kedileri kapıp kaçırıyorlar diye insan kabul etmiyormuş evine. 2 kiloluk kedi maması şart...
Film tavsiye etmek istiyorum nedense. Science Of Sleep ( La Science Des Reves) . Eternal Sunshine Of The Spotless Mind izleyip "çok tanıdık, samimi, pamuk gibi" diyenlere Michel Gondry 'nin hediyesi. Doğru piyano tuşlarına bastığınızda havada bulut misali süzülen pamuklar, zamanı bir saniye ileri ve geri alan zaman makineleri, kartondan kameralar, selafonlardan oluşan denizlerle dolu bir film. 6 yaşından beri rüyalarla gerçeği birbirinden ayıramayan Stéphane (Gael Garcia Bernal) 'nin hikayesi. Fazla anlatmak istemiyorum ama Edgar Allan Poe alıntısı yapmadan duramayacağım. "Bu kitabı (filmi) düşlerin tek gerçeklik olduğuna inananlara adıyorum."
Bir de birgün tavşan kostümü giymiş bir Frank kapımı çalıp 28 gün, 6 saat, 42 dakika, 12 saniye sonra dünyanın sonunun geleceğini söylese de yüzüne bir Donnie Darko bakışı çakıp "Why?" diye sorsam. Cevap veremese, ben de gözüne parmağımı sokup "Jake Gyllenhaal 'sız Darko filmi mi çekilir? Ne işi var Samantha Darko 'nun orda?" diye paralasam Frank 'i.
"Kaç kişiye olduğunuz gibi görünmek istersiniz ki ömrünüz boyunca?"
-Ve nedir iyi olan Phaedrus,
-Ve nedir iyi olmayan,
Bunu söyleyecek birine ihtiyacımız var mı?
1 Kasım 2008 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 baloncuk:
İnsan duyacaksa kendi seçiminden duysun pişmanlığını.. Başkalarının ona dayattığı seçimleri yaşamak ve sonuçlarına katlanmak gerçekten daha büyük hayal kırıklıklarına yol açıyor. Kendin seçersin, kendin savaşırsın istekle.. Ama başkasının savaşında ne kadar istekle savaşabilrisin ki? Sadece hayatta kalmak için mücadele verirsin..
Alan Edgar sever, Darko olan Donnie'yi sevmem.
hep mimi hep mimi nasıl kıskanıyorum bir bilsen selvi xP
Bu başlığı okuyunca içimden "I JUST DON'T KNOW WHAT TO DOOOO WITH MYSELF" dırınııım... demek geliyor, en yiyisi açıp dinleyeyim.
Ayrıca ne Edgar ne de Donnie, varsa yoksa Alex diyorum.
- Missus! It's a matter of life and death!
Yorum Gönder