Annemin "çok küfrediyorsun sen, konuşman da bozuk zaten" diye gönderdiği, bitiminde kendisinden belirli bir ücret almak şartıyla gitmeyi kabul ettiğim diksiyon kursundaydım bugün yine. Herzamanki gibi sıkıcı ağız, dil, diş hareketleri olacağını ve sandalyemde gelişi güzel yayılıp uyuyacağımı düşünüyordum. Zaten okuldan geldikten sonra anahtarımı unuttuğum için kapıda kalmam ve annemin yarım saat sonra gelmesi yüzünden bir yarım saat daha geç kalmış olacaktım. Herneyse planladığım gibi yarım saat geç kalarak girdim salona. Dinlemeye başladım hocayı. Beyinden, hafızadan, hayal kurmaktan falan bahsediyor adam. Şaşırdım önce, sonra dinlemeye koyuldum. Konu beyin olur da örnek olarak bir Einstein vermemek ayıp olur tabii. Okul yıllarındaki başarısızlıkları, üniversitede başlayan zeka kıvılcımları ve sonunda tarihin en ünlü bilim insanlarından biri. Sormuşlar, okul hayatında bu kadar vasat bir öğrenci olup da nasıl böyle bir yere gelebildiğini. "Ben sadece hayal kurdum" demiş. İçimdeki şımarık, çok bilmiş veletin egosu dorukta tabii. "Hahahahayt biliyordum biliyordum evet evet benim de günüm gelecek" diye naralar atarak göğsünü kabartıyor. Pişmiş kelle gibi etrafa sırıtıyor.
Neyse dikkatimi iki sıra önümdeki yaşlı tonton teyzem dağıtıyor. Geçen hafta kürsüye çıkıp kendini tanıtıp konuşanlara verilmek şartıyla birsürü pasta yapmış. E bendeniz pek sever öyle hamur işini. Sırf yapılan yemekler için annesinin paçasından ayrılmamış bu vakte kadar. Nerde kadın günü, orda Turşu. Kurtlu ve açgözlüyüm ya çıktım anlattım kendimi. Bol bol "ııııı" kullanarak. İnsan kendini Fight Club ın meşhur rehab toplantılarında sanıyor oradayken. Konuşursun, alkışlarlar, yüreklendirirler, sahneye çıkmaktan ne kadar korktuğunuzu söylersiniz, destek olurlar vs. Yani bir de ağlama ve sarılma işi olsa kendime Marla Singer gibi garip bir karakter bile bulurum orda. Sonunda da elde ettim o marmelatlı tatlıyı. Ne diyordum, haa o yaşlı teyze. Dün kendini tanıtmak için çıktı. 3 siyasi olay görmüş, 33 yıl astımla mücadele etmiş, kanser olduğunu öğrendiği gün astımı geçmiş, kanseri 6 yılda atlatmış, ordan oraya tayini çıkartılmış (zorla), görmediği yer kalmamış ve zorla emekli edilmiş bir öğretmenmiş bizim pastacı teyze. 4-5 tane dil biliyormuş. Çalamadığı alet yok denecek kadar azmış. Daha neler anlattı da kafamda bu kadarı kaldı. Vay be böylesi de varmış.Onca seneye neler sığdırmış. İçimdeki velet susuyor o kadını gördüğüm zaman...
29 Şubat 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 baloncuk:
ya haftaya bi sorsana ne işi varmış o teyzenin o diksiyon kursunda. annen de haklı çok küfür ediyorsun bu ara (ahahaha)
fight club,marla falan okuyunca dedim off geliyor kusmuk analizler,hayat felsefeleri,neden sonuçlar.... karşıma çıka çıka yaşlı bir entellektüelle, oburluktan zekası körelmiş bir uyuşuk çıktı...
aloo sen "seven" ı izlemedin mi hemşerim!!
teyzem haftada 3 kursa gidiyormuş şu sıralar. az bile dedi. eğlencesine takılıyor. Marla benzetmesi ordan çıktı xD valla diyorum ya ortaya karışık oldu bu yazı. bir konuyu bitirmeden diğerine atladım. garip bişey. cıks seven dvd olarak evde kös kös durmakta izlemeye fırsat olmadı. son olarak ben küfrü bıraktım alooo xD
Bence teyze hayal dünyasında yarattığı kişiliği diğer insanlara anlatarak kendini önemli bir insan sıfatına sokmaya çalışıyor. Hamur işi olaylarıyla seyirci topluyor, sempati kazanıyor. Bence böyle. Eve gidip mutlu bir şekilde göbeğini yayıyor o teyze. Eminim bundan.
Haftada 3 kursa sırf eğlence olsun diye giden insandan korkarım, inanmam ona. Yalan söylüyor! :S
bahsettiğin ihtimalleri göz önünde bulundurarak, bakış açımı değiştirip, daha kuşkucu gözlemleyeceğim teyzeyi artık
Yorum Gönder