Pages

17 Kasım 2008 Pazartesi

Masters Of Movies


Günlerdir yazacak birşey bulamadığım için dedim artık film konuşalım bugün. Lafı uzatmadan geçiyorum. (Çok da resmi bir insan oldum ben zaten)

Waking Life (2001)

Fazla başarılı bulduğum, Amerikan yapımı olduğuna inanmakta güçlük çektiğim animasyon film. Tekniği açısından bakıldığında -A Scanner Darkly 'yi izleyenler bilir- film gerçek oyuncularla çekilmiş, sonradan animasyon haline getirilmiş. Monologlar üzerine kurulu, pek felsefik, pek de öğretici. Film; yolda bulduğu kağıdı okuduktan sonra (kağıtta "look at your right" tarzı birşey yazmaktadır.) sağına bakar bakmaz, bir arabanın kendisine çarpmasının hemen ardından gözlerini yatağında açan bir adamın; her gözünü açışında yeni bir rüyaya uyanmasını ve bu rüyalar sırasında astral bir deneyim yaşayarak farklı yerlerde, farklı insanlar arasında geçen diyalogları dinleyip, içinde bulunduğu durumu anlamaya çalışmasını konu alıyor. Kesinlikle ayıkken ve yanınızda bir not defteri bulundurarak izlemenizi tavsiye ediyorum. A Scanner Darkly dedim, hatta Dazed and Confused, Before Sunrise, Before Sunset, Fast Food Nation, The School Of Rock diye devam edip yönetmeni de bomba gibi yapıştırmak istiyorum. Richard Linklater. Fazla söz etmeye gerek yok, anladınız siz...

Bin-Jip (2004)

Türkçe'ye "Boş Ev" olarak çevrilmiş bir Kim Ki-Duk şaheseri olmakta. Film; hayatını tatile çıkmış insanların evlerinde birkaç gün kalarak ve karşılığında evlerdeki bozuk eşyaları tamir ederek geçiren bir gencin, birgün boş sanarak girdiği evde kocası tarafından dayak yemiş bir kadınla karşılaşmasını ve ikisinin yaşadığı olayları ve aralarında filizlenen aşkı anlatıyor. Kore sinemasına az çok göz aşinalığı olan, hele bir de Kim Ki-Duk takip edenlerin anlayacağı üzere filmde doğru dürüst diyalog yok. Sadece görüyor ve anlıyorsunuz. Yalnız iyiydi hoştu ama film boyunca çalan Natacha Atlas- Gafsa adlı şarkıya sinir oldum. Şarkı başladığı anlarda sesini kısdım. Madem tek şarkılık bi soundtrack listeniz var, adam akıllı birşey seçin arkadaşım.

"it's hard to tell that the world we live in is either a reality or a dream..." (Filmin sonunda beliren naçizane bir cümlecik)

Bom Yeoreum Gaeul Gyeoul Geurigo Bom (2003)

Biliyorum okunmuyor! Şu küçükken söylemeye çalıştığımız "dal sarkar kartal kalkar kartal kalkar dal sarkar" cümlelerine benziyor. Türkçesi "İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar". Böyle bir isim çıkarsa yine Kim Ki-Duk 'tan çıkar tabi. Yine fazla replik yok. Görüyor ve anlıyorsunuz cinsinden. Güney Kore- Alman ortak yapımıymış film. Budizmin akın akın işlendiği huzur verici bir film. İnsanoğlunun doğumundan ölümüne kadarki süreçte hayata bakış açısı, deneyimleri, acıları, çıkardığı deneyimler ve bitmek tükenmek bilmeyen nevsi filmin ana konusu. Budizm, ruhsal dinginlik... diyorum ama film gerçekten sıkıcı değil. Evet, durgun, ama çok derin dersler çıkarılabilir. Hele bir de Zen Budizm'i ilginizi çekiyorsa, tadından yenmez...

The Man From Earth (2007)

Tek bir odada geçen filmleri sever misiniz? Hani güzel güzel monologlardan oluşur, tekrar tekrar izlemek istersiniz. O zaman The Man From Earth 'ü de izlemelisiniz. 14.000 yaşında olduğunu iddia eden John Oldman adındaki tarih (sanırım tarihti) profesörü ile aynı üniversiteden 7 akademisyen arkadaşının arasında geçen muhabbetten oluşan bu cağnım film "sakin bir bilim-kurgu". Mağara hayatından buzul çağına, şamanlara, İsa'dan Budha 'ya, Van Gogh 'a kadar genişleyen bir kurgu. Parçalar o kadar güzel oturtulmuş ki "niye olmasın lan?" diyen insanlar biliyorum. John Oldman rolünde David Lee Smith görüyoruz. Göz zevkime de hitap ediyor doğrusu. Filmin yönemeni de Richard Schenkman. İsmini hiç duymadım ama bu filmle beynime kazınmış durumda kendisi. Teşekkür etmeden duramıyorum.

5 baloncuk:

Buzcevheri dedi ki...

Bu filmlerin hepsini izledim de "İlkbahar, yaz, sonbahar, kış ...." filmini görünce bravo dedim. Pek kimse bilmez o filmi. Mükemmel bir başyapıt. İzlediğimde nutkum tutulmuştu.

mimi wonka dedi ki...

waking life'ı izlemedim ben hemen bulup izleyeceğimdir, ve Bin-jip i nerden de bulup izledin merak ediyorum, bundan 2-3 yıl önce izlemiştim bende, son sahnesi çok hoşuma gitmişti kadın kocasına sarılıp aşık olduğu adamı öpüyordu.

Phaedrus dedi ki...

sevgili buzcevheri, beni en çok şaşırtan ve sevindiren; kış ayında Kim Ki-Duk un kendisini görmemiz. kendini kaybettiğinde bir insana izletilmesi gereken ilk filmlerden.

mimi; ilginç monologları seversin sen kesinlikle izlemelisin waking life ı. ve evet bin-jip in son sahnesi çok etkileyiciydi, bir de kadının kendi resmini parçalara bölüp farklı biçimlerde yapıştırarak duvara asması çok yaratıcıydı baya hoşuma gitti.

(Süper)Cem dedi ki...

Kim Ki Duk filmlerini çok duydum, çok heveslendim ama bir türlü izleyemedim henüz. Onları nasıl olsa izleriz bir ara ama şu animasyon daha çok ilgimi çekti. Onu bir ara bulmak lazımdır.. Gerçi daha izlenecek yüzlerce film var ehaha. Tüketici olduk iyice..

Canselmo dedi ki...

Waking Life'ı izleyememiştim ben. Çok uykum vardı o ara, imkansızdı benim için. Enteresan ve öğreticidir ama, o ayrı. The Man From Earth de izleyip, kesinlikle tavsiye edeceğim bir film. Sonlara doğru şok olmaca da var. En azından ben epey afallamıştım.