Bahar geldi, yaz geldi, hava ısındı kimi zaman, çiçekler, böcekler, kuşlar vs.... Yeni yeni gruplar keşfettik. Sevgi Kebelekleri fışkırdı bazen içlerinden. Bazen "Highway to Rock'n Roll vu huuu!!!" dedik, coştuk, eğlendik... Ne gruplar geldi geçti yani işin özü... Ama şöyle hafiften havalar soğuyup, üstümüze yumuşacık kazaklar geçirdiğimizde, dizilerin yeni sezonları başlayıp, mutfakta turşular ve envai çeşit çorbalar üretime geçirildiğinde, yazın yağmura yakalanıp ıslanmak pek menem birşeyken, şimdilerde buz gibi havayla birleşince sadece camdan bakıp izlemesi zevkli olan yağmurdan kaçtığımızda zamanı gelen bir grup vardır ki... Anathema efenim... Nasıl tarif etsem bilmiyorum. Brutal vokali bir kenara bırakıp pek "clean" vokalle yollarına devam ettikleri dönemden sonrasını severim hep. Birçok Anathema fanı bu durumdan çok rahatsız olmuştur kanımca. "Artık eski tadı kalmadı ah ahh" dır bazıları için. Benim için ise kıymetli Anathema; Vincent 'ın kafa sesiyle bazen sakin, bazen haykırır durumda şarkı söylemesidir. Bir The Crestfallen ya da bir Serenades in de ayrı güzelliği vardır. Ama bir Angelica dinlerken hissettiklerimi bir Sweet Tears, bir A Dying Wish dinlerken hissedemem mesela. Gerçi A Dying Wish 'i örnek göstermem ne kadar doğrudur zira The Silent Enigma ; Darren White 'ın gruptan ayrılıp, yerine pek sevgili Vincent 'ın geçtiği saygı duyulası bir albümdür.
Ama dediğim gibi Angelica, Shroud Of False, en sevdiğim albümlerden olan Judgement 'tan Forgotten Hopes, One Last Goodbye, Parisienne Moonlight, A Fine Day To Exit 'in belki de en güzel şarkısı Temporary Peace, Flying, Are You There, albümle aynı adı taşıyan A Natural Disaster (ki bu şarkının konser performansları orjinalinden çok daha güzel olur bakınız, gerçi Lee Douglas denilen hatunun sesi her nekadar güzel de olsa tipini sevmem, Vincent 'ın yanına gitmez! => böyle de kıskanırım) ve daha birçok şarkı tüyleri diken diken eden bir huzura sahiptir. Melankoliden depresyona dalar, jiletleme moduna girersin gibi şeyler söyleyemem Anathema hakkında. Evet melankoliktir ama asla Anathema dinlerken bunalıma girmez bir insan, giremez, girmemelidir. Hafif bir hüzünle karışık mutluluk ve huzur hissidir bu grup kısaca. En son albümleri Hindsight ağustosta çıkmıştı sanırım ama o sıcak yaz ayında Anathema dinlemeye cesaret edememiş ertelemiştik download işini. Geçenlerde abimin bilgisayarından indirilmiş o güzelim albümü attım mp4 denilen cihaza. Günlerdir bu toplama albümü dinliyorum. 10 şarkının akustik versiyonlarından oluşuyor albüm. Bir ara buraya upload edeceğimdir. Buyrun bu da tracklist:
Fragile Dreams
Leave No Trace
Inner Silence
One Last Goodbye
Are You There
Angelica
A Natural Disaster
Temporary Peace
Flying
Unchained (tales of the unexpected)
Müzik muhabbetini bir kenara bırakıp, bir bağyan olduğum gerçeğini göz önünde bulundurursak Anathema dinleyip de ek olarak Vincent Cavanagh hayranı olmamam -en azından benim için- imkansız. Nikki hanım sayesinde bol bol İsveç çıtırı gördüm, İngiltereden fırlama Indie yaratıklarını seyrettim, dinledim, bol bol Fransız entellerine göz gezdirdim. Hiçbiri bu şahsiyet kadar hayran bırakamadı beni kendine. Konserlerden sonra suratında içkinin de etkisiyle oluşan kocaman gülümseme (bu cümleyi hala Anathema 'yı canlı canlı izlememiş biri olarak kurarken bu gerçeği bilinçaltımdan silmeye çalıştığımı da araya sıkıştırmalıyım), elinde şarap kadehi, tatlı tatlı gezinip duran bu adama hayran olmamalı da ne yapılmalı?
We're just a moment in time
A blink of an eye
A dream for the blind
Visions from a dying brain
I hope you don't understand...
Müzik muhabbetini bir kenara bırakayım diyorum ama günlerdir, hayır haftalardır, hatta ve hatta aylardır desem yeri midir? yeridir, Oturup televizyon karşısında Akbank'ın yeni Fish Card reklamını bekliyorum. Hani şu kredi kartı reklamı olmasına rağmen vazgeçtiğimiz hayaller bölümüne cağnım hippiyi koydukları reklam, elinde "Make Love Not Money" yazan... Bir arkadaşım izlemiş, pek beğenmiş "Sırf bu reklam için edinmek lazım bunlardan bir tane" demiş gözümün önünde. "Eğer reklamın bir kredi kartı reklamı olduğunu unutup, akıp giden fotoğraflarla birlikte Somewhere Over The Rainbow u dinlerseniz hayalleri gerçekleştirmek için kredi kartı borçlarına ihtiyacın olmadığını görebilirsin belki." demişim ben de... Mümkünse reklamın ortasında eski sevgiliye hava atma, bayılana kadar alışveriş yapma gibi fikirlerinizi kendinize saklayınız efenim, hayallerimiz bize kalsın. He niye oturup televizyon başında fish bekliyorum? Reklamın ilk yarısı hoşuma gidiyor be muntaz!
Siyasetten de siyasetçilerden de nefret eden bir insan olarak izledim Kemal Kılıçdaroğlu- Mehmet Mir Dengir Fırat Ahmet Mahmut Ali Cengiz Muntaz... tartışmasını. Hani benim de karşıma o kadar sakin, her zırt dediğinde pırt diye ordan bir belge çıkaran, tepki olarak tek bir sinirli hareket dahi göstermeyen, mimikten yoksun adam çıkarsalar ter içinde kalır, ayılır bayılırım -ki düşün ben sütten çıkmış ak kaşık, Mehmet Dengir bla bla artık nasıl bir kirli çıkın... Ama o ortamda ben olmadığım için ve televizyonun karşısında elimde kahvem gerim gerim gerilerek izlediğim için çok hoşuma gitti. Her belgede biraz daha geniş sırıttım. Ve o babacan, belgeli adama çok fena kanım kaynadı. En sevdiğim insan türlerinden. Sakinken çıldırtanlardan... Çok beğendim çook bildiğiniz gibi değil. 2000 yılındaki (2001 de olabilir hatırlamamaktayım) raporlardan bahsedip Mehmet Mir Dengir Ali Ayşe Hüseyin Fırat vesaireyi köşeye sıkıştırdığı sahne çok güzeldi hem de (Anlatışımdan da anladığınız üzere film gibi geçti oturdum bir de tekrarını izledim. Dvd si çıksın onu da alıcam!).
Suçlama Kaynağı: 2000 yılında tutulmuş rapor.
Savunma Kaynağı: 2006 yılında tutulmuş rapor.
Buyrun aradaki 7 fark...
Geçen gün Enver Aysever'le Ayrıntılar diye bir program vardı Skytürk'te onu izledim. Pippa Bacca yı konu etmişler bir bölümde. O videoları izledikçe, fotoğrafları gördükçe tüylerim diken diken oldu yine... Bu kadının, her çeşit insan barındıran şu ülkede cinsel tatmininden başka birşey düşün(e)meyen, insan demeye bin şahit isteyen bu ne olduğuna dair hiçbir fikir yürütemediğim "şey" tarafından öldürülmesi düşüncesi şuan bile kanımı donduruyor. "Bunların" heran çevremizde olduğu düşüncesi ise...
1 gün sonra konulan not: Ahanda buyrun => Anathema- Hindsight
10 Ekim 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 baloncuk:
Anathema'yı sevenlerdenim. Bence eski albuümleri de şimdikiler de enfes. Kafalar g.t gibi olduğu zamanlarda dinlendi mi buhrandan buhrana koşturan bu güzide grubu iki kez canlı izledim. 3. sefere yan bardaki Moğolları tercih ettim. Tadında kalsın dimi?
Anathema'nın en sevdiğim albümü The Silent Enigma albümü olmuştur her zaman. Agresif ve bir o kadar depresif (tanımlamaya gel)bir albüm. O zamanlar, eski zamanlar pek çok dinlerdim ama şu an ara ara dinlemek daha çok zevk veriyor. Çok uzun aralar tabi bu. Yine uzatıyorum ahaha. Neyse. Judgement albümünü de pek severim ama ondan sonrasını adam akıllı oturup dinlemedim. Bazı albümlerden, bazı parçalar var aklımda, mesela flying gibi. Bu tarz grupların, bu tarz parçalarını severim her daim. Sonlara doğru olan o yıkıcı ve bitmeyecekmiş gibi gelen akıcı müzik alır götürür Cem efendiyi. Konserlerine hiç gitmedim ve Türkiye'deki metal müzik sever insanların yapısı değişmezse gitmeyeceğim ahaha Çok ideolojik saplantılarım var terbiyesizim. Herneyse, çok fazla birşey kaybettiğimi düşünmüyorum zaten. 1 gün sonra konulan notta bulduğumuz akustik Anathema'yı indirelim, şu brutal kanarya günlerinde ağzımıza değişik tadlar bıraksın. Selametle efendim..
Bir de o Picca Bacca olayı dünyanın her yerinde olabilen/olabilecek bir durum aslında. Ha bizim insanımızın ultra cahil olması nedeniyle konuya tamamen Fransız'ız Türk olmamıza rağmen. Neyse. Eğer biz onlardan daha sapık olsaydık Tecavüzcü Coşkun ve Nuri Alço haricinde bir kaç milli kahramanımız daha olurdu. Yani hayalgücümüz bile çok sınırlı. Pislik bir milletiz ama insaniyet adına diğerlerinden çok daha kötü değiliz. Hatunun amacı olayı çok daha fazla dramatikleştirdi sadece, gerçekten üzücü olan şey bu.. Ama Avrupa ülkeleri arasında gerçektende hatrı sayılır bir şekilde önde olabiliriz diğerlerinden ahue. Ne rezil.
sapkınlığın dini,dili,ırkı,milleti vesairesi olmuyor maalesef. insanlıktan yoksun "insanlar" dünyanın heryerinde dediğin gibi. avrupa ülkeleriyle karşılaştırılınca bu önde olma durumu, toplum üzerindeki cinsel baskının diğerlerine oranla çok daha fazla olması. çocukluğundan beri cinsel dürtülerini içine atan adam da zamanı geldiğinde bu şekilde canavarlaşabiliyor.
Yorum Gönder