Adile Naşit deyince geldi aklıma, eski fotoğraflara açıp baktım. Seviyorum arada albümleri açıp malak malak sırıtan ben'e bakıp kıkırdamayı. Sonra o bebecik fotoğraflarıma bakıyorum, elimi atıp mıncıklayasım geliyor yanaklarımı. Abimle fotoğraflarımız, aile dostlarıyla antik kentlerden kalma tatil fotoğrafları, yeni doğmuş ben ve abi ikilisinin babamın kucağındaki huzurlu fotoğrafları... içki muhabbetleri, çocukluk hayalleri, küçükken üstümüzden düşürmediğimiz ama şimdi nerde olduğunu bilmediğimiz çiçekli hippi elbiseler, annemin renkli şapkaları, abimin kocaman şortları, Uğur Mumcu kitapları, şarap kadehleri, koyu arkadaş muhabbetleri... Hepsi sığmış fotoğraf karelerine. Bazılarının arkasında unutulmaması için karalanmış bir iki cümle. "dünyadaki en iyi dostum, en değer verdiğim, canım abim", "güzel kızıma, iyi uykular", "Efes 1992"...
Fotoğraflar dışında birçoğu kafamda. Birçoğu değil tamam birkaçı diyelim. Abimle anne-baba işteyken evde yaptığımız kızılderili-kovboy oyunları ( Nedense her oyunda kızılderili ben olurdum, dayak yerdim :s). Sallanan dişleri kanepe arkasına saklanıp, kanepenin koluna dişi çarpa çarpa kan dökerek çıkartma işlemleri. Apartman çocukları çetesiyle komşu bahçenin elmasını, kayısısını, şeftalisini çalmaca. Tatilde edinilen arkadaşlara uygulanan şiddet içerikli deneyler...
Kaç yaşındaydım hatırlamıyorum ama baya küçüktüm. Daha doğrusu insanlarla oynanmaması gerektiğini kavrayamayacak kadar küçüktüm. Bir arkadaşım vardı, saçları çok güzeldi. Anneler babalar denizdeyken biz oturur kum oynar, ağaçlara tırmanırdık. Sıkıntıdan patladığımız bir sabah Turşu'nun aklına bir fikir geldi. Kuaförcülük!
-Eehehe gel senle kuaförcülük oynayak. Ben hemen bi fırça getirip geliyorum saçını yapcez eheeee
Merdivenlere oturduk sevgili arkadaşımla. Önüme oturttum onu saçını gayet masum birşekilde tarıyorum.
-Haydi bakalım sıra şekil vermeye geldi!
Kuaförlerde görmüştüm, böyle fırçayla saç kurutma makinesiyle beraber saçı havalandırıyorlar. Birkaç yıl sonra diyeceğim şekliyle "fön" çekiyorlardı. Bende başladım fırçayı saça dolayıp çekmeye, dolayıp çekmeye, dolayıp çekmeye, dolayıp çekmeye, dolayıp çekmeye, dolayıp... Çekemedim. Gelmedi saç. Panik yaptım biraz daha çektim, olmadı, gelmedi... Fırça kızın saçını kopardı, kız bağırdı, ağlamaya başladı.
-Dur dur zırlama (millet duyar paniğine girmiş Turşu'nun denek'i sakinleştirme çabaları), bak süper yapıcam şimdi, harika bi model olucak, ben buldum bu modeli hehe evet. Sus çocuum!
1 saat sonra...
Anneler babalar denizden güle oynaya gelirken, aradan sıvışan, zırlayan denek'i oracıkta bırakıp odasının kapısını kilitleyen Turşu kulağını kapıya dayadı ve dinledi...
-Ay nolmuş bu kızın saçına bööle??? ( Malum şahsın annesi)
-A aa ne biliyim dur ayıralım şu fırçayı! ( Turşunun annesi)
-Ayrılmıyo birbirine dolanmış buu!
-Makas getirin!
1-2 saat sonra...
-Naptın Turşu beğendin mi ettiğini?
-Ya anne kız kendi istedi saçımı tara saçımı tara diyeee! Ben dedim "ben yapamam,annene git" dedim ama illa kuaförcülük oynayalım diye tutturdu :(
- Hay allahım yaw! Kızım çocuun saçını kesmek zorunda kaldık. Yazık değil mi? Senin ne alıp veremediğin var bu insanlarla?
- Yok valla öhöm ııııı hehe xD
Evet kalleş Turşu, acımasız cani vs vs ama çok kötülük yapıp boku deneklere atma gibi bir huyum da var işte öyle.
Sene 1997 suları
Turşu anasınıfında. Annesi ve babası işte olduğu için bakıcısında vakit geçiriyordu. Birsürü çocuk vardı o güzelim Rize evinde. Mihriban teyzesi vardı mıncırık mıncırık severdi Turşu'yu "uyyyy teyzesinin kuzusuuuu uyyy" diyerekten. Çocuklar kızdırdı mı da bayılma numarası yapardı. Numarayı Turşu'nun abisi bile yerdi, "kolonya getirin kolonya getirin, teyzecim uyan valla üzmicez seni bi daa" sesleri arasında Turşu'nun ses çınlardı kulaklarda "yaw de get! numara yapıyo yine o kadın, sesinizi çıkarmayın uyanır birazdan!"
Yine bakıcıda geçen birgün. Mihriban teyze Hande'nin ( küçük tatlı kıvırcık bir denekti kendileri) altını değiştiriyordu salonda. Turşu'da kıkır kıkır izliyordu olan biteni. Derken kapı çaldı. Mihriban teyze koşturdu kapıya, komşuyla muhabbete daldı, cıbıldak Handecik'i unuttu. Halk kahramanı Turşu da bu duruma dayanamadı. indi koltuktan aşağı, oturdu küçük kızın başına. Önce bezi çekmeye çalıştı, olmadı. Çekti. Olmadı. Çekti. Olmadı. Çekti. Evreka! Bez halının üstüne yuvarlandı. İçinde tam olarak ne olduğunu şuan hatırlayamamakla birlikte, ne yaptığının farkına vardığı anda olay mahalinden hızla uzaklaştı Turşu. Kulağını kapıya dayadı ve dinlemeye başladı.
- Enam bu ne daaa!
-Valla ben bişey yapmadım kendi döktü teyzee! ( kapının arkasında durmaya daha fazla dayanamayıp duruma el attı Turşu.)
Benden nefret etmeyin dostlarım! Değiştim...
2 Nisan 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 baloncuk:
Yorum Gönder