Pages

22 Eylül 2011 Perşembe

O biçim bir yağmur

Ankara yoluna 1 gün kala bastıran sağanak yüzünden, daha doğrusu sağanakla beraber evin çevresini ve içini saran kasvetli hava yüzünden, 4 aydır volta attığım eve şöyle bir bakıp "gitmem lan ben burdan" yorumunu yaptım. Sabahtan beri süren valiz hazırlama telaşı bitince bilgisayarın başına oturup hoş sohbet bir beyin üşenmeyip benim için hazırladığı Grieg'den Mahler'e kadar uzanan takdir edilesi klasik klasörünü dizdim playliste. Mutfaktan gelen kurabiye kokularının Ankara kolisi için hazırlanan kurabiyelerden değil de öğlesine, kahve eşliğinde yenmek için hazırlanan kurabiyelerden olduğunu inatla varsayarak kendime bir kahve koymayı düşünüyorum. Ama onun öncesinde babamın dibine üşüşüp, "boşver okulu falan Osman Bey, ben oturayım burda, hergün kurabiye yiyip, yağmur yağarken kitap okuyalım beraber. Sen çay içersin, ben de kahve.." şeklinde teklifler sunmam gerekiyor... Ya da dur önce ben bir kahve koyup, bir iki kurabiye tırtıklayayım, Pachelbel çalsın arkada da. 

Canon in D

0 baloncuk: